• Bağ bahçe; çiçek böcek
  • El emeği göz Nuri :p
  • عثمانليجه
  • dolap
  • Hakkımda
  • Bizden Evvel Söylenenler
  • Ziyaretçi Defteri
  • Bir Hadis

~ TelliDetay ~

~ بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

~  TelliDetay ~

Monthly Archives: Ocak 2012

O iyilik bulunmuştur

26 Perşembe Oca 2012

Posted by faesko in Bir diyeceğim var

≈ Yorum bırakın

Etiketler

iyilik çeşitleri, sadaka, sadaka ve iyilikle ilgili hadisler

Bir yazımda aradığım iyiliği buldum ve iyilik yapmak için sizinle de paylaşıyorum :) . İyilik kaybolmamış oysa ki ta 14 asır öncesinden bir ağızdan inci taneleri misali dökülmüş ve bugünlere kadar ilk halinden hiçbir şey kaybetmeden gelmiş, suç benim, hata benim… Yanlış yerlerde doğruyu bulmaya çalıştım bulamayınca da ortalığı velveleye verdim afedersiniz.

İşte iyilik, işte sadaka hem de hep yanı başımızda:

Ebû Zerr (r.a.)’dan. Rasûlüllah (s.a.v.): “Sizden biriniz sabaha çıkan her bir eklemi için sadaka vermesi gerekir. Her tesbîh (Sübhânellâh demek) bir sadakadır. Her tahmîd (el- Hamdülillah demek) bir sadakadır. Her tehlil (Lâ ilâhe illallâh demek) bir sadakadır. Her tekbîr (Allahü Ekber demek) bir sadakadır. İyiliği emretmek bir sadakadır. Kötülükten alıkoymak bir sadakadır. Kuşluk vaktinde kılınan iki rekat namaz ise tüm bunları yerine getirir.”

Hadisi Müslim rivayet etmiştir.

Ebû Zer (r.a.): “Hz. Peygamber (s.a.v.), bana: “İyilik olarak hiçbir şeyi küçük görme, hatta kardeşini güler yüzle karşılama olsa bile.” buyurdu” demiştir.

Hadisi Müslim rivayet etmiştir.

Ebû Hureyre (r.a.), Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu, demiştir: “Âdem oğlundan her insan üç yüz altmış eklem üzerine yaratılmıştır. Her kim, bu üç yüz altmış sayısı kadar, ‘Allahü Ekber’ der veya ‘el- Hamdülillah’ der veya ‘Lâ ilâhe illallâh’ der veya ‘Sübhânellâh’ der veya ‘Esteğfirüllâh’ derse veya insanların yolundaki bir taşı yahut dikeni veyahut kemiği kaldırırsa veya bir iyiliği emreder yahut bir kötülükten alıkorsa, o günü kendisini cehennemden uzaklaştırılmış olarak geçirir.”

Hadisi Müslim rivayet etmiştir.

Ebû Hureyre (r.a.)’dan. Şöyle demiştir: “Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:”İnsanın üzerine güneşin doğduğu her günde her bir eklemi için vermesi gereken bir sadaka vardır.  İki kişinin arasını düzeltivermen bir sadakadır. Bir kimseye yardım ederek bineğine bindirivermen veya eşyasını kaldırıvermen bir sadakadır. Güzel bir söz sadakadır. Namaza gitmek için attığın her adım bir sadakadır. Yoldaki rahatsızlık veren şeylerden kaldırıvermen bir sadakadır.”

Hadis, müttefekun aleyhtir.

Ebû Zer (r.a.): “Hz. Peygamber (s.a.v.): “İyisiyle kötüsüyle ümmetimin amelleri bana gösterildi. İyi amellerinin içerisinde, yol üzerindeki rahatsızlık veren şeyleri kaldırmayı gördüm. Kötü amellerin içerisinde de, mesciddeki toprakla örtülmemiş tükürüğü gördüm.” buyurmuştur.

Hadisi Müslim rivayet etmiştir.

Ebû Hureyre (r.a.)’dan Rasûlüllah (s.a.v.): “Bir kimse yolda yürürken çok susadı. Derken bir kuyu buldu ve içerisine inip su içti, sonra dışarı çıktı. Bir de baksa ki dilini sarkıtmış soluyan, susuzluktan toprağın nemini yalayan bir köpekle karşılaştı:”Bana ulaşan şiddetli susuzluğun bir benzeri buna da ulaşmış” dedi. Hemen kuyuya inip ayakkabısını su ile doldurdu ve ağzıyla tutarak yukarı çıktı, köpeğe su verdi. Bu yüzden Allah onu övdü ve bağışladı.” buyurdu. Oradakiler: “Ey Allah’ın Rasûlü, hayvanlara yaptığımız iyilikten bize bir sevap var mıdır?”dediler. “Her ciğer taşıyan canlı için (yapılan iyilikte) sevap vardır.” buyurdu.

Hadis, müttefekun aleyhtir.

Buhârî’nin diğer bir  rivayetinde ise “Bu yüzden Allah onu övdü, bağışladı, cennete koydu.” şeklinde ayrıntı vardır.

Buhârî  ve Müslim’in bir diğer rivayeti ise şöyledir: “Bir köpek kuyu başında susuzluktan ölecek hale gelmiş kıvranırken, İsrailoğulları’nın kötü kadınlarından(fahişelerinden) kötü bir kadın (fahişe bir kadın) köpeği gördü ve ayakkabısını çıkarıp ayakkabı ile köpeği suladı bu yüzden o kadın bağışlandı.”

 

Cabir (r.a.)’dan  Rasûlüllah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: ”Bir Müslüman ağaç diker de bundan yenilirse, bu yenilen o kimse için kesinlikle bir sadaka olur. Ondan çalınan da kesinlikle o kimse için bir sadaka olur. Birisinin ondan eksilttiği her şey o kimse için kesinlikle bir sadaka olur.”

Hadisi Müslim rivayet etmiştir. Buhârî  ve Müslim, aynı hadisi Enes (r.a.)’dan da rivayet etmiştir.

Diğer bir rivayette ise “Bir Müslüman ağaç diker de bundan, insan, hayvan veya kuş yerse, bu yenilen, o kimse için kesinlikle bir sadaka olur.” şeklinde bir ayrıntı vardır.

Diğer bir rivayette ise ”Bir Müslüman ağaç diker veya bir şey eker de bundan, insan, hayvan veya herhangi bir şey yerse, bu yenilen, o kimse için kıyamet günü kesinlikle bir sadaka olur.” şeklinde ayrıntı vardır.

Ebû Mûsa (r.a.)’dan. Hz. Peygamber(s.a.v.): “Her müslümanın vermesi gereken bir sadaka vardır.”  buyurdu. Kendisine: “Bir kimse buna imkan bulamaz ise ne buyurursunuz?” dediler: “Eliyle çalışır, hem kendi nefsine fayda verir hem sadaka dağıtır.” buyurdu. “Eğer buna da gücü yetmez ise ne buyurursunuz?” dediler: “İhtiyaç sahibi, yardım isteyen mazluma yardım eder.” buyurdu. “Eğer buna da gücü yetmez ise ne buyurursunuz?” dediler: “İyi şeyler(marufu) veya hayrı emreder.” buyurdu. “Eğer buna da gücü yetmez ise ne buyurursunuz?” dediler: “Kötülüklerden (şerden) geri durur, çünkü bu da bir sadakadır.” buyurdu.

Hadis, müttefekun aleyhtir.

 

Adiy b. Hâtim (r.a.)’dan. Şöyle demiştir: ”Rasûlüllah (s.a.v.): “Yarım hurmayla olsa bile (sadaka vererek) cehennemden korunun.” buyurdu.”

Hadis, müttefekun aleyhtir.

Buhârî  ve Müslim’in bir diğer rivayeti ise şöyledir: “Allah, sizin her biriniz ile arada tercüman olmadan kesinlikle konuşacaktır. Bu anda o kimse sağına bakacak önceden gönderdiğinden başka bir şey göremeyecek, soluna bakacak önceden gönderdiğinden başka bir şey göremeyecek. Önüne bakacak karşısında cehennemden başka bir şey göremeyecektir. Dolayısıyla yarım hurma ile olsa bile (sadaka vererek) cehennemden korunun. Bunu da bulamayan, güzel bir sözle korunsun”.

 

Enes (r.a.)’dan. Şöyle demiştir: ”Rasûlüllah (s.a.v.): “Şüphesiz ki Allah, bir kulun yemek yiyip de bu yediği şey üzerine Kendisine hamdetmesinden; yine bir şey içip de bu içtiği şey üzerine Kendisine hamdetmesinden razı olur.” buyurmuştur.

Hadisi Müslim rivayet etmiştir.

 

Cabir (r.a.)’dan. Rasûlüllah (s.a.v.): “Her türlü iyilik (maruf) bir sadakadır.” buyurmuştur.

Hadisi Buhâri rivayet etmiştir. Müslim de Huzeyfe(r.a.)’ın rivayetini getirmiştir.

(İyilikten (maruftan) maksat, dinin ve aklın iyi görüp tanıdığı, yadırgamadığı her türlü davranışlardır.)

Ebû Hureyre (r.a.)’dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Yol ortasında insanlara eziyet veren bir ağacı kestiğinden dolayı cennette gezip dolaşan bir kimse gördüm.” buyurmuştur.

Hadisi Müslim rivayet etmiştir.

Diğer bir rivayet ise şöyledir: “Bir kimse, yol ortasında bir ağaç dalına rastladı ve: “Vallahi, Müslümanlara eziyet vermemesi için bunu alıp kenara çekeceğim.” dedi. Bu yüzden o kimse cennete konuldu.”

Buhârî  ve Müslim’in bir diğer rivayeti ise şöyledir: “Bir kimse yolda yürürken yol üzerinde bir diken dalı buldu ve bunu alıp yoldan dışarı çekti. Bu yüzen Allah onu övdü ve bağışladı.”

Bu hadis-i şerifleri  Riyâzü’s-Sâlihîn kitabının “Hayır yollarının çok olduğu” başlıklı bölümünden alıntıladım.

Reklamlar

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Çocukluk

25 Çarşamba Oca 2012

Posted by faesko in Denemelerimiz

≈ 2 Yorum

Etiketler

çocukluk, çocukluğa inmek, psikolog, zamane çocukları

Çocukluğuna inme işine aklım takıldı. Çocukluğumuz o kadar aşağıda mı kaldı ki inmek gerekiyor. Doğrusu çocukluğunuza dönmek mi olmalı? Çocukluğumuz arkamızda mı ki dönelim? Sahi çocukluğumuz nerede? Arkamızda mı yanımızda mı? Belki de sadece kalbimizde. O zaman çocukluğumuzu çağıralım mı demek lazım? Bu terapi seansımızda çocukluğunuza akalım ne dersiniz? Ya da en basitinden bir de çocukluğunuza bakalım demek en doğrusu, bilemiyorum açıkçası.

Bir gün bir psikologa sizin işiniz de zor çoluk çocuklukla uğraşıyorsunuz dersek ne gibi tepki verir acaba? Çocukluk yapma denilerek geçirilen zamana tekrar bakınca orada gerçek çocukluk bulunabiliyor mu?

– Sayın psikolog çocukluğumda ne gördünüz?

+ A B C D gördüm bunlar iyi test çözücü olduğunuzu gösterir merak etmeyin başarı 3 vakte kadar sizi bulacak.

Hiç yeşillik göremedim, yeşillik; orman, ot felan demek apartman çocukluğu geçirmişsiniz.

Mavi bir kuş ve f gördüm internetle olan yakınlığınız çooook eskilere dayanıyor, kuş ne demek haber demek buraya gelmeden hesaplarınız kontrol etmediniz anlaşılan, mailleriniz birikmiş olabilir.

25. kareler gördüm iyi bir film ve çizgi film izleyicisiniz.

Valla şekerim abur cuburlar gördüm ki ne sen sor ne ben söyleyeyim, aman dikkat 3 vakte kadar obezite var gibi, dost acı söyler.

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Karlar düşermiş, düşerken o ağlarmış

22 Pazar Oca 2012

Posted by faesko in Denemelerimiz

≈ Yorum bırakın

Etiketler

kar, nasip

Merkezde tutmamasından dolayı güneyden geldiğine hükmettiğimiz karın bizi de teğet geçmesiyle gözlerimiz sahilde yeni soğuk hava dalgasıyla gelecek karı beklemeye koyulduk. Aslında kar yağsın diye dua ettiğimi de hatırlamıyorum ama yine de kışı yaşadık diyebilmek için kara basmak istiyorum.

Şimdi böyle kar isteruk gibisinden konuşmuş olmak da istemem; ben Allah ne takdir ederse razıyım yani kışın ortasında gökkuşağı çıkarsa seyrederim, yağmur yağarsa kaçarım çünkü şemsiyem ne kadar büyük olursa olsun illa ki ıslanırım, güneş açarsa terlerim, soğuk rüzgar eserse üşürüm, sıcak rüzgar (sanırım fön rüzgarı deniliyordu) eserse mayışırım, dolu yağarsa illa ki nasibimi alırım, hortum çıkarsa şaşırırım, şimşek çakarsa gök gürültüsünü beklerim, gökyüzü yağmur öncesi beyaz halini alırsa başım ağrır… Vaay bildiğin “carpe diem”‘i özümsemiş yalayıp yutmuşum. :p

Bir de “âl iz wel” var, uzun zamandır var…

Bir de o klasik “karlar düşer düşer/ düşer düşer ağlarım” şarkısı var. Artık Türkçe’de en olmadık kelimelerle şarkılar yaptılar tuhaf tuhaf tamlamalar, kelimeler ürettiler de şu şarkının yerini alacak başka bir şarkı yapamadılar ya daha ben ne diyeyim. Müzik kulağının ne kadar mükemmel(!) olduğu birçok kereler test edilmiş biri olarak ben mi bir şarkı yapayım? Neyini öksüz bırakan bana müzik gelişmez artık, benden ümidi kesin ey sanat camiası kendi yağınızda kavrulun.

Kar buralarda tuttu aslında da biz apartman çocuklarının yaşam yerlerinde tutmadığı için mızmızlanıyoruz, yoksa ilk gün otobüse atlayıp köşke çıksam mis gibi oynardım kartopu, olmadı o tarif edemediğim kara basınca çıkan ses eşliğinde yürürdüm evet hepsini yapabilirdim ama o an aklıma böylesine şiddetle düşmedi bu fikir belki de bizim buralara kadar gelir diye beklememden dolayı. Durun buradan bir çıkarım gelir gibi duruyor, demek ki neymiş hayatta durduğun yerde bekleyerek kazandığın şey otobüse binme hakkıymış.

Ama ben hala derim ki “Nasipse gelir Hint’den Yemen’den, nasip değilse ne gelir elden”. Benim elimden bu yazıyı yazmak geliyormuş ki oturdum yazdım. Buradan sonrası nasibinde senin okuman olup olmaması.

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Allah Rızası İçin Vazgeçmek

16 Pazartesi Oca 2012

Posted by faesko in Video

≈ Yorum bırakın

Etiketler

Allah için vazgeçmek

Bir önceki yazımda değindiğim video (bu videoyu beğenerek ve imrenerek takip ettiğim http://cahidejibek.wordpress.com da izlemiştim):

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Sevgili dertlik;

14 Cumartesi Oca 2012

Posted by faesko in Denemelerimiz

≈ 1 Yorum

Sevgili dertlik;

Bugün yine dünyayı kötülerden temizlemek suretiyle insanlığı kurtaramamanın vermiş olduğu derin teessürle kendimi sahile atıp hülyalara dalmak şöyle dursun aklımda olan şeyleri bırak yapmayı aklımda bile tutamadığımdan olsa gerek yaşadığım bölgesel baş ağrılarıma eşlik eden ışığa ve sese hassasiyeti kendime paravan yaparak uyku mesaimi 2 katına çıkarmama final haftası denen zaman diliminin de engel olamadığını söylememe bilmem gerek var mı?

Zaman demişken; sence de çok çabuk geçmiyor mu kuzum? Zaman akıyor mu? Eğer akan bir şeyse hiç geçmek bilmediği anlarda dıp dıp damlıyor diyebiliriz. Bugün zaman akmıyor azizim bildiğin dıp dıp damlıyor gibi. Çok hızlı geçtiğinde su gibi aktı diyoruz ya, zaman senin yanında su gibi akıp gidiyor kabilinde kurulan cümlelerden şikayetçiyim aslı zaman senin yanında debisi çok yüksek  sular gibi aktı olmalı yoksa olmamalı mı? İşin aslı bereketinin kaçmasından da bakma lafı dolandırıyorum ki yorulsun da otursun iki dakika karşılıklı kelam edelim ne dersin bu devirde lafla kelamın farkını fark ettirecek kaç kişi kaldı?  Şairin dediği gibi zamanın suçu yok, bizler utanmalıyız.

Ben bir iyilik arıyorum görenlerden duyanlardan bana bildirmesini istiyorum ki zaten görürlerse iyilik etmek için gayri ihtiyari beni bulacaklardır diye ümid ediyorum. Çünkü; ben sadaka nasıl verilir, iyilik nasıl yapılır bilmiyorum, cahillliğimden aldığım cesaretten kusurumu serkeşçe itiraf ederek yükümü mü hafifletiyorum? Dert paylaşınca nasıl azalır ki? Bilginin paylaşınca azalmadığını; benim bir elmam var senin de bir elman var ben sana benim elmamı verirsem sen de bana senin elmanı verirsen benim yine bir elmam senin de yine bir elman olur, benim bir bilgim var senin de bir bilgin var sen bana senin bilgini ben de sana benim bilgimi verirsen(biliyorum anlatım bozukluğu yaptım ama terzi kendiği söküğünü dikememezmiş atasözüne muhalefet etmemek için düzeltmiyorum) her ikimizde de iki bilgi olur hikayeciğinden biliyoruz. Şimdi benim bir derdim var senin de bir derdin var sen bana senin derdini söylersen ben de sana benim derdimi söylersem her ikimizde yeni dert sahibi oluruz. Eeee hani paylaşınca azalırdı? Materyalist felsefenin tıkandığı an. Oysa ki dertler paylaşınca azalır, sevinçler paylaşınca çoğalır tabi bunun için beyinle beraber gönle de ihtiyaç var. Çünkü burada azaltan da arttıran da gönül.

Allah rızası için vazgeçmeyi anlatan bir video izledim geçen gün… Vazgeçmeyi vızgeçmeye çevirdik diye düşünüyorum. Tam faideli bir işe niyetlenince vızgeçiyoruz da o faidesiz işler nasıl elzem nasıl faydalı nasıl  önemli geliyorsa vazgeçemiyoruz. Oysa dünya bizden öyle kolay geçiyor ki tutturmuşuz aynı türküyü yamuk temele sağlam binalar kurma hayalinde yaşıyoruz. Aklıma fareli köyün kavalcısı geliyor bir kavalcı bulmuşuz dökülmüşüz ardına… Biz güvenemiyoruz ama neye güvenemediğimizi bilemeyecek kadar da sahte düşüncelere güveniyoruz. Bazen diyorum ki durdurun dünyayı uleyn indirilecekler var. Önden şoför sesleniyor arkaya doğru ilerleyelim, sağlı sollu yanaşalım. Oldu olacak kapıyı aç da aşağı sarkalım diyecek oluyorum da son anda susuyorum eee herkes yaşamak istiyor kime bu isteğinden dolayı kızabilirsin ki? Ama öndekiler sıkış tıkış giderken arkada hep boşluk olmuyor değil hani.

Eee sevgili dertlik, işte böyle daha da yazardım ama geç oldu artık yatmam lazım, gözlerim çift görmeye başlamadan gidersem gözlerim çift görmeye başlamadan gitmiş olurum.

Ha bu arada amma boş insanım ya.

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Melodırama

08 Pazar Oca 2012

Posted by güvenilir süratliışık in Denemelerimiz

≈ 5 Yorum

Etiketler

ah tembellik ah, vah elementer vah

Ben elimdeki notlara dalmış göz ucumla yolu izlerken o da karşıdan içindeki sayfalarla dalgın yürüse yürüse yürüse ve bir anlık adımlarımızı aynı noktaya atmamız sonucu ikimizin de sayfaları dağılsa, şöyle bir eğilsek toplamaya derken göz göze gelsek ve….

Çok yeşilçamvari oldu bu. :/

Ya da…

Ben kütüphanede bir gözüm kitaplarda bir gözüm diğer kitaplarda yürürken o da karşıdan aynı şekilde yürüse yürüse yürüse ve bir anlık aynı kitaba uzansak ikimizde, ellerimiz çarpışsa derken göz göze gelsek ve….

Bu da çok klasik oldu. :/

Hayır aramızdaki ilişkinin illa ki aşk mertebesine ulaşması gerekmiyor, hem bir cinsiyeti olduğunu varsayarsam erkek olmak zorunda da değil. Bu durumda birbirimizden hoşlanmamıza da gerek yok. Sadece biraz empati kurabilsek, yani ben onu anlasam yine ben onu anlasam sonra yine ben onu anlasam o beni anlamasa da olur.

Hayır çok anlamama da gerek yok, hakkındaki soruların beni idare edecek kadarına yanıt versem de yeter.

Hayır bundan da geçtim en azından o bana kendini anlatırken ben hayallere dalmasam da kafi.

Hayır bundan da geçtim masal karakterleri peşi sıra bizi takip ederken beni elimden tutarak oda oda gezdirdiğinde  kendimi kuyruğuna teneke takılmış kedi yavrusu gibi hissetmesem de şükür.

Ah ELEMENTER ah! Katalizör müsün ki seninle alakadar olunca hayallere dalma hızım %100 lük artış gösteriyor, alkollü içecek misin ki beynimin uyuştuğunu hissediyorum, samimiyetsiz misin ki dikkatimi sana veremiyorum… nesin sen ya?

Tüm bu hezeyanların müsebbibi olarak bir açıklama bekliyorum senden. Fakat önce aşağıdaki sorularıma cevap ver.

Sen bölüm, bölünen, bölen derken neden ben kendimi “matematiğin b-ölümsüzleri, matematikteki b-ölümler, bölünemeyenler (bkz. tutunamayanlar Oğuz ATAY), b-ölü ruhlar ormanı (bkz. ölü ruhlar ormanı GRANGE) ” şeklinde garip kelimelerle ve enteresan çağrışımlarla alakadar buluyorum?

Herkes için en büyük ortak kat olan ebob; benim için mahallenin ayağında arkalarına basılmış iskarpini omuzunda ceketi bir eli tesbihinde diğeri bıyığında kabadayısıyken, yine herkes için en küçük ortak kat olan ekok benim için üstü başı kir pas içinde aynı mahallenin haşarı veledi olmak zorunda mı?

Hele bol miktarda p, q, a, r, b içeren ispatlarını her okuyuşumda nedendir kendimi ergen mesajı çözer gibi hissediyorum?

Asal sayılar başlığın beni masal sayılara götürürken, resmen ilkokul çocukları gibi gözlerim defterimde ruhum bilmem hangi memleketlerde olmasa olmaz mı?

a=±p1 e1.p2e2…………prer  

ifadesi bana neden baş karakteri pie adında  kız olan bir romanın özeti gibi gelir?

Erostothenes kalburunu sınavlarda her görüşümde “Oley be, hoca kolay sormuş bu soru cepte” diye düşünmeme rağmen sınav sonuçlarıyla ilgili bir değerlendirme yaptığımda şu an o soruları bile eksik çözmüş olabileceğimi düşünüyor olmam sence de çok dramatik değil mi?

Pozitif Bölenler Toplamı başlığını okuyunca nedendir zihnim amip gibi asimetrik bir şekilde bölünüyor da seninle ilgili olan kısmı yüzey  alanı en az olan kısmı oluyor?

Nedendir defterimde diaphont denklemleriyle euler fonksiyonunun olduğu sayfalar uçurtmalarla ağaçlarla dolu? Bilinçaltım bana ne demek istemiş?

Hele uğur böcekleriyle dolu olan o sayfalar sanki çocukluğumun uğur böcekli anılarına yolculuk yapar gibi mi dersin?

Kongrüans kelimesi neden bana pek bir meymenetsiz geliyor?

Peki söyler misin, seninle böyle uğraşırken hiç bakmadığım notları ve diğer konularını nasıl anlayıp yarına yetiştireceğim?

Çok zalımsın çoook…

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Dikkat!

Eğer blogda reklam görürseniz bilin ki wörtpiresin işi. Lütfen bizi haberdar edin.

Yardım!

Eğer blogun içeriğine ve blog kullanımına yabancıysanız öncelikle bu yazıyı okumanızı tavsiye ederiz. :)

Sevgili okuyucu;

Blogumuzda yer alan tüm yazıların bütün hakları yazarlarına aittir. Blogda yer alan yazıların, resimlerin, fotoğrafların (anonim metalar hariç) izinsiz kaynak gösterilmeden tamamının ya da bir kısmının alıntı yapılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'na göre suçtur. © 20∞∞ İyi günler dileriz.:)

Yani kısacası: Yazdıklarımızın telif hakkı bize aittir. Dün aldık.

E-posta aboneleğini kullanarak, sitede olan her gelişmeden anında bilgilendirici e-postalar sayesinde haberdar olabilirsiniz. :)

Diğer 270 takipçiye katılın

İstiflik

  • Araştırma (4)
  • Bağ-bahçe işleri (28)
  • Bir diyeceğim var (54)
  • Bir Hadis (17)
  • Bir Şiir (24)
  • Bir şey yapmalı (7)
  • Bizden evvel söylenenler (6)
  • Denemelerimiz (71)
  • Dergi (1)
  • Duyuru (7)
  • Film (13)
    • Kısa film (1)
  • Gıda Terörüne Karşı (2)
  • Hobi (9)
    • DIY (1)
    • Etamin (7)
  • Kitap (26)
    • Anı (3)
    • Araştırma- İnceleme (1)
    • Deneme (2)
    • Din ve tasavvuf (2)
    • Doğu klasikleri (2)
    • Hikaye (2)
    • Roman (7)
    • Tarih (2)
    • Şiir (1)
  • Konferans (1)
  • Resim (3)
  • Sadece yazmak istedim :) (58)
  • Video (7)
  • Yazarken yaşamak istedim :) (8)
  • Yaşasın yemek yemek (3)
  • Yer- Mekan (1)
  • Şiir (3)
  • عثمانليجه (27)

Yazanlar

  • faesko
  • güvenilir süratliışık
  • tellidetay
  • zynph

Bağlantılar

  • Anlamak için
  • Buluşma vakitleri
  • Gıda Terörüne HAYIR!
  • Kainat kitabı
  • Kıble
  • Son Peygamber (sav)

Sandık

  • Haziran 2015 (2)
  • Nisan 2015 (1)
  • Mart 2015 (2)
  • Şubat 2015 (2)
  • Ocak 2015 (1)
  • Ekim 2014 (1)
  • Eylül 2014 (4)
  • Ağustos 2014 (1)
  • Temmuz 2014 (5)
  • Haziran 2014 (1)
  • Mayıs 2014 (2)
  • Nisan 2014 (1)
  • Mart 2014 (5)
  • Şubat 2014 (5)
  • Ocak 2014 (7)
  • Aralık 2013 (4)
  • Kasım 2013 (4)
  • Ekim 2013 (14)
  • Eylül 2013 (1)
  • Ağustos 2013 (10)
  • Haziran 2013 (3)
  • Mart 2013 (3)
  • Şubat 2013 (2)
  • Aralık 2012 (2)
  • Kasım 2012 (3)
  • Ekim 2012 (5)
  • Eylül 2012 (3)
  • Ağustos 2012 (20)
  • Temmuz 2012 (48)
  • Haziran 2012 (11)
  • Mayıs 2012 (10)
  • Nisan 2012 (18)
  • Mart 2012 (12)
  • Şubat 2012 (7)
  • Ocak 2012 (6)
  • Aralık 2011 (7)
  • Kasım 2011 (4)
  • Ekim 2011 (5)
  • Eylül 2011 (5)
  • Ağustos 2011 (1)
  • Temmuz 2011 (1)
  • Haziran 2011 (13)
  • Mayıs 2011 (8)
  • Nisan 2011 (6)
  • Mart 2011 (8)
  • Şubat 2011 (4)
  • Ocak 2011 (11)
  • Aralık 2010 (12)
  • Kasım 2010 (7)
  • Ekim 2010 (9)
  • Eylül 2010 (18)
  • Ağustos 2010 (10)
Reklamlar

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

loading Vazgeç
Yazı gönderilemedi - e-posta adreslerinizi kontrol edin!
E-posta kontrolü başarısız oldu, lütfen bir daha deneyin.
Üzgünüm, blogunuz yazıları e-posta ile paylaşamıyor.
Vazgeç
%d blogcu bunu beğendi: