Yaklaşık bir hafta önce iki arkadaşımın sponsorluğunda Doğan Cüceloğlu’nun ‘Anlamlı Bir Yaşam Üzerine Sohbet’ isimli konferansına güvenilirsüratliışık’la gittik. Sohbete girişler ücretli değildi fakat konferans saat 19.30’da başladığı için ders bittikten sonra arkadaşlara gittik ve bizi yedirdiler, içirdiler, beslediler, büyüttüler sağ olsunlar. :)
Salonun dolacağını öngördüğümüz için erkenden gittik ve ne kadar haklı olduğumuzu yan yana 4 kişilik yer bulmak şöyle dursun iki kişi yan yana yer bulduğumuz için kendimizi şanslı gördüğümüz an bir kere daha anladık. Balkon kısmını da doldu ve sonradan gelenler merdivenlere oturdu hatta kamera bağlantısı yapılarak yeni bir salon açıldı. Eveet gelelim sohbete:
Doğan Cüceloğlu ilk olarak soru sorduğunda hayır yerine cık dememizi, birinin telefonu çaldığında da topluca cıkcıkcık yapmamızı istedi. :) Ardından “Bir toplumun bilgeliğini çocuklarının çocukluğuna önem verişinden anlarım.” dedi.
Sohbet planı:
1. Tanışma
2. Yaşam deyince
3. Hayatta kalmak mı, yaşamak mı?
4. Sağlıklı bir yaşam için 4 temel gereksinme
5.Bir anı ve düşündürdükleri
6. Bütünlüğünü kaybetmemiş dengeli yaşamlar
7. Teşekkür
Ana başlıklar halinde sohbet planı bu şekildeydi. (slaytta bunlar yazıyordu. :p) Şimdi anlattıklarını not aldıklarım kadarıyla özetlemeye çalışacağım. Zaten sohbet 1 saat felan sürdü ve tam zamanında başladı içerik daha çok “Eğitim her engeli aşar” projesi için bir farkındalık oluşturma amaçlıydı. Eğik yazı stilinde yazdıklarım aldığım notlar dolayısıyla Doğan Cüceloğlu’nun anlattıkları.
Bir bebek doğduktan 6 saat sonra 2 şeyin cevabını arar:
1. Güvende miyim? 2. Olduğum gibi kabul görüyor muyum?
Anlam Verme Sistemi ( çocuk bunu bebeklikten geliştirmeye başlıyor.)
Ve bir anısını bizimle paylaştı. Yanlış anımsamıyorsam vapurda genç bir anne ile yeni doğmuş bebeği ve onların yanında oturan bir kadının baş rolünü üstlendiği bu anıda: Genç anne ağlayan çocuğunu şşşşşiiişşşş şeklinde seslerle sakinleştirmeye çalışırken yaşça büyük olan kadın olaya bir anda müdahil oluyor ve daha üst perdeden ve sertçe şiiiiiiiiiişşşşşleyerek çocuğu susturuyor. O an Doğan Cüceloğlu ağlamak istediğini söyledi. “Bir bebek neden bu şekilde susturulmak istenir ki? Çocuk ağlayarak derdini anlatmak istiyor kabul görmek istiyor anne o an tatlı bir ses tonuyla yavrum neyin var neden ağlıyorsun diye çocuğu teskin etmek yerine pış pışlıyor diğer kadın da daha baskın bir şekilde şıışıpışş şeklinde susturuyor bu çocuk o an ne kadar kabul gördüğünü anlıyor.” dedi.
Bunu duyduktan sonra bebeklere olan bakış açım biraz daha değişti ki zaten İslam bilginleri bir çocuğun karekterinin anne karnında şekillendiğini söylüyor, yukarıda anlatılan da bunun bilimsel bir göstergesi.
Ardından Çin kamışı hikayesini anlattı:
İlk 5 yıl: 70 cm. büyüyor ama acayip kök salıyor.
6. yıl: 1 yılda 18m. büyüyor.
10.yıl: 32 m. oluyor ve 42 m.’ye kadar gidiyor.
Bunu hayatımıza benzetebiliriz. İlk yıllarda karakterimizin kökleri atılıyor.
Bu hikayeyi önceden de duymuştum tekrar hatırladım ve gerektiğinde hatırlayıp anlatabilmek duasıyla beynime attım. (beyin bedava)
Ve o soru:
Hayatta kalmak mı yaşamak mı?
Ben yaşamayı seçtim doğru yoldayım bunu öğrendim. ;)
Vee 4 temel gereksinme: (Parantez içlerini slayttan yazdım)
1. Cep gereksinmeleri: (giyecek, içecek, barınma ve genel olarak parayla karşılanabilecek durumlar)
Bu gereksinme hakkında anlatılanlardan çıkardığım not kısa ve öz: Parayla saadet olmaz.
2. Akıl gereksinmeleri: (sorma, sorgulama, araştırma, öğrenme, öğretme ve gelişme gereksinmeleri)
Nobel ödülü alan fizyoloji profesörüne öğrencilerinden biri: “Fizyoloji alanında o kadar çok bilim adamı varken neden kendisinin bu ödülü aldığını, onu diğer bilim adamlarından ayıranın nedir?” diye sormuş.
Profesör:” Bütün annelerin eve gelen çocuklarına bugün öğretmenin sorusuna cevap verebildin mi? diye sorarken benim annem bana hep bugün öğretmenine güzel soru sordun mu? diye sorardı.” demiş.
Doğan Cüceloğlu bu olayı anlattıktan sonra Soru sormak bilmekten daha önemlidir dedi.
Aile, çevre, öğretmenler her şeyden önce bunu baltalıyor. Soru kimsenin hoşuna gitmiyor insanlar soruyu sorun olarak görüyor bence.
Çocuk küçükken “bu ne, niye ki, neden, bu kim, bu ne…” şeklinde sorar ama ergenlikte “siz bilmezsiniz ben size doğrusunu söyleyeyim” der. Ah şu ergenlerden çektiğimiz. :p
3. Gönül gereksinmeleri: ( sevme,sevilme, aile kurma, arkadaş dost olma ve edinme, mahalleli olma, cemaatin bir parçası olma, dernek oluşturma gereksinmeleri)
Burada da Amerikan halkının güleryüz olayından bahsetti ama sonra ekledi yüz gönül değildir. Umarım benim ülkemin insanları gönlünü cebi için yok etmez dedi.
Aklıma aşağıdaki resim geldi:

4. Manevi yaşam ve hayırla anılma gereksinmeleri: (evreni tümü içinde anlamlı bir yeri olduğunu görme ve yaşamını sürdürmesine olanak veren düzen içinde anlamlı bir iz bırakma gereksinimi)
Bu gereksinme aklıma şu beyiti getirdi:
Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
(Bâkî)
Bir anı ve düşündürdükleri bölümünde:
Gönülden helal et başlıklı anısını anlattı ben de aklımda kaldığı kadarıyla onun ağzından anlatmaya çalıştım:
Acelem olduğu bir gün taksiciye tutardan daha fazla para uzattım ve üstünü almak için zaman harcamamak adına “üstü kalsın” dedim tam inerken şoför “helal et” dedi. Ben de “helal olsun” dedim ardından şoför “ama gönülden helal et” dedi. O an durdum ve şoföre dönerek “kusura bakma acelem vardı gönülden helal olsun” dedim. Gönülden helal et diyor yani bu adam kendisine olan saygısını kaybetmek istemiyor. 5 liraya satılık değil.
Ardından bize şu soruyu yöneltti: Acaba bu taksici üniversite mezunu olsaydı yine gönülden helal et der miydi?
Çoğunluğu gençlerden oluşan salondan gelen cevap: cık
Ve tespit: Türkiye’de tahsil seviyesi arttıkça ahlak seviyesi düşüyor.
Ve aklıma gelen başka bir beyit
Okumak cehaleti alır
Eşeklik baki kalır
(Ziya Paşa)
Şimdi biz ona hizmet edeceğiz başlıklı hikayede ise Polat Doğru’nun babasının anısını anlattı.(Babasının ismini ben Selim güvenilirsuratliışık da Cemil diye not aldığı için hangisi doğru bilemiyorum açıkcası)
Ailenin maddi durumunun iyice kötüleştiği bir gün iyice yaşlanmış eşeklerini öldürme teklifi sunulan babası cevabımı yarın vereceğim demiş ve ertesi gün de bu eşek bize 10 yıl çalıştı kemiğinizin üzerindeki ette hakkı var şimdi biz ona hizmet edeceğiz diyerek teklifi reddetmiş.
Doğan Cüceloğlu’ndan sonra eski milletvekili ve aynı zamanda görme engelli olan Türkiye Beyaz Ay Derneği Genel Başkanı Lokman Ayva sahneye çıktı ve:
“Her insanın engelli olma ihtimali vardır bu yüzden engelli haklarını savunmalıyız diyorlar, ben çok koyu kadın hakları savunucusuyum ilerde kadın olma ihtimalim mi var ki kadın haklarını savunuyorum ya da hayvan haklarını savunanlar ileride hayvan olma ihtimali mi var?” diyerek hepimizi güldürürken düşündürdü. Engelli insanlara farklı muamele yapılmamasını istedi ve okulda öğretmenleri herkesi sıra dayağına çektiğinde onun aklında acır mı diye bir korkudan ziyade ya bana vurmazsa korkusunun olduğunu, öğretmenin ona da vurduğunda çok rahatladığını ve yediği en güzel dayak olduğunu anlattı.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...