Etiketler
“Afrika’nın doğusunda yaşanan son 60 yılın en kötü kuraklığı Somali’nin de dahil olduğu bölgede 11 milyonu aşkın kişiyi etkiliyor.”
Somali’nin hali gerçekten içler acısı, fotoğraflara bakmaya ne göz ne gönül dayanıyor. Biz de Türk milleti olarak gönlümüzün ne kadar zengin olduğunu gösterip topladığımız yardımları Somali’ye gönderiyor, Ramazan ayında bulunmanın verdiği manevi duygularla fitrelerimizi sadakalarımızı akşamları gittiğimiz teravihlerde camii hocalarına teslim ediyoruz ya da boş kısa mesaj, bankaya para yatırma gibi seçeneklerle yardım kuruluşlarına hibe ediyoruz.
Şu ana kadar toplanan para Somali’yi yeniden kuracak kadar oldu. Benim kalbim hiç ama hiç mutmain değil. Hadi diyelim olayın Türkiye ayağı oldukça temiz ki Deniz Feneri olayından sonra bunu böyle düşünebilmek oldukça zor, bir de üstüne 17 Ağustos depremini andığımız şu günlerde o zamanlar küçük bir çocuk olmama rağmen Kızılay’ın yaptıklarını dün gibi hatırlıyorum. Ama her şeye rağmen burdan toplanan yardımların oraya gerçekten ulaştığını düşünmek istiyorum. Ve düşünüyorum peki ya sonra? Bu soruya yanıt verebilmek için Somali’nin durumunu iyi analiz etmek lazım.
Somali’yi ilk olarak dünya atlasından öğrenip isim şehir oyunlarında havalı olur diye belleğime almıştım yani eskiden beri bilirim böyle bir ülke olduğunu ama toplumca Somali’yle tanışmamız oldukça yeni. Somali’li korsanların küçük teknelelerle kocaman gemileri nasıl kaçırdıklarını(!), iki üç parça silahla donanmaları nasıl alt ettiklerini(!) bilmeyenimiz yoktur. Bu olay üzerine de söylenecek çok söz var ama konuyu dallandırıp budaklandırmamak adına susuyor takdiri ve gerekli araştırmayı okuyucuya bırakıyorum.
Kılıçdaroğlu Somali’ye gitmek için Dışişleri Bakanlığına başvurmuş gazeteciler sorunca açıklama yapıyor. “Somali’ye gitmek için geçen hafta Dışişleri Bakanlığı ile bir görüşme yaptık. Dışişleri Bakanlığı’ndan bazı bilgiler geldi. Dışişleri Bakanlığı Somali için güvenlikli bir yer olmadığını, bağışların ancak havalimanında teslim edilebileceğini söyledi. Fakat görüşmelerimizi sürdürüyoruz…”
Bu paraların hepsini gerçekten tek kuruşuna dokunmadan oraya gönderiyorlar mı sizce? 1991 yılından beri merkezi hükümeti olmayan Somali’deki iç karışıklık, terör örgütlerinin varlığı, sömürgeci güçlerin yaptıkları bilinmiyor mu sizce? Korkuyorum ne zaman gerek medyası gerek siyasisi gerek sanatçısı ve onların peşinden de sokaktaki adamı aynı şeyleri düşünüp aynı şeyleri telakki edince yönlerdirmeye tabi tutulduğumuzu düşünüyor ve olayların bizim gördüğümüzden çok daha farklı ve kirli olduğunu düşünüp korkuyorum. Dışişleri Bakanlığı zaten söylemiş söyleyeceğini altını çizdiğim cümle bence oldukça geniş manalar verilebilecek derinlikte.
Fakirlere yardım etmenin hiçbir kötü yanı yok benim de bunu kötülediğim yok. En korktuğum şeylerin biri de mahşer günü bu aç çocukların bizden hak isteyecek olması. Bu yüzden gerçekten bir şeyler yapmamız lazım ama biz sanki her zaman olduğu gibi kolayı seçiyoruz. Fitre vermenin kuralları yok mu? Herkes fitresini Somali’ye gönderiyor Allah niyetlerini kabul etsin de peki ya buradaki yanı başımızdaki fakirler? Düşünüyorum da o paranın aynı miktarı yine toplanır şimdi bir kere daha isteseler yine herkes elini cebine atar yine verir. Peki ya yaşadığımız şehrin fakirleri? Niçin sadece medyaya yansıyınca ya da durum iyice kötü bir hal aldığında yardımsever damarlarımız kabarıyor? Aynı sorumluluğu kendi fakirlerimiz de hak etmiyor mu? Söylemek istemiyorum ama sanki biraz da desinler giriyor işin içine. Ya da komşunun tavuğu bize kaz görünüyor yani bizim fakirleri onların yanında fakirden saymıyoruz belki de.
Bir de benim takıldığım bambaşka bir konu var. Somali’ye yardımını, sadakanı, fitreni, zekatını artık ne derseniz deyin gönder, önümüz Kurban bayramı kurbanının parasını da gönder. Hayır işle, dünyadaki açlar için iyilikler yap, boş kısa mesajlar gönder. Menşeine bakmadan her ortama atla. Çocukları koruyor deyip UNICEF’i sev, savaşa karşılar deyip BM’yi öv, fakirlere hep yardım ediyor diyerek Dünya Bankasını takdir et. Ne bileyim işte ağacı sev, yeşili koru, kuzuyu ayıyı felan öp sonra git; yemeği çöpe dök, ekmeği küflendir çöpe at, bir sürü para sayıp lokantada iftar aç.
Bence Somali’ye asıl yardım ekmekle tencerenin dibini sıyırmak, masadaki ekmek kırıntılarını yemek, aman çöpe gitmesin diye ev halkının artık bıraktığı salatayı son gayretle mideye indirmektir. Birgün çöpe yemek döktüğünde evde genel yas ilan etmektir. Bayatlamış ekmelerin üstünde taze ekmekler dururken yemeye bayattan başlamaktır. Sebze meyveyi yıkadığın suyu atmayıp çiçeklerin dibine dökmektir. Eski yemekleri yedirtmeden yeni yapılan yemeği ev halkına yedirtmemektir. Ve elden geldiğince iftarı evde açmaya gayret etmektir. Zira lokantalarda ne kadar zorlasanız da illa ki artık kalan yemek oluyor ve onların sonu hepimizce malum. Somali’ye asıl yardım; suyunu yudumlar, yemeğini kaşıklarken aklına onları getirip haline şükretmek onlara ise dua etmektir.
*İçine düştüğüm bu dilemmanın müsebbibleri var ki onların dünyada yatacak, ahirette de kaçacak yerleri yok. Orada onca acıyı, sefaleti, sadece bedenlerin değil ruhların da can çekiştiğini göre göre bunları bana düşündürenler gözümde insan müsveddesi değerindeler.