• Bağ bahçe; çiçek böcek
  • El emeği göz Nuri :p
  • عثمانليجه
  • dolap
  • Hakkımda
  • Bizden Evvel Söylenenler
  • Ziyaretçi Defteri
  • Bir Hadis

~ TelliDetay ~

~ بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

~  TelliDetay ~

Monthly Archives: Mayıs 2012

Biri finaller başlıyor mu dedi?

27 Pazar May 2012

Posted by faesko in Sadece yazmak istedim :)

≈ Yorum bırakın

Etiketler

finaller, sınavlar

16 yıldır okuyorum da ne oluyor sorularına değinmeden direk konuya giriş yapmaya çalişiciğim efenim.

İnternette dolanırken bu resmi görünce epey beğenmiştim şimdi de aklıma gelince dedim ki bari resmi paylaşmak için bir iki bir şey karalayayım. 16  yılla doğru orantılı olarak artan tembelik ve tabiri caizse genişlik katsayım artık tavan yapmış bulunmakta. 3. kareyle anlatılan bendeniz o halimde bile “amaan ölecek halim yok ya çalışacam diye” derim yani kendimde o potansiyeli kinetiğe dönüştürerek iş yapma enerjisini görüyorum . Derim de eğer şartlar lehime dönerse -çıkmadık candan ümit kesilmez- 1. karede yine bendeniz olacağım işte onu diyorum o tetiğe nasıl basiciğim? :D

Reklamlar

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Hanım hanım onlar benim yavrularım

25 Cuma May 2012

Posted by güvenilir süratliışık in Bağ-bahçe işleri

≈ 10 Yorum

Etiketler

balkonda bitki yetiştirme, bitki şaşırtma, hanım hanım onlar benim yavrularım

Mezuniyet yemeği kostümüydü, yıllığa girmiş bulunmuş olmanın vermiş olduğu geç kalmışlık hissiydi, mezuniyet(!) zımbırtısıydı, çenesi gevşek bir dostun başlattığı ve zincirleme tepkime şeklinde ilerleyerek beni tarifsiz duygular ve düşünceler içinde bırakan olaylar silsilesiydi, iyice sarpa saran alan çalışmasıydı…

Tüm bunların üstüne bir de sevgili babacığım biricik semizotcuklarımı şaşırtıp daha önce şaşırttığımız kekikleri, fesleğenleri tekrar şaşırtıp seyreltmiş. Ki o kadar da demiştim:

Ama yine hiç etkili olmamış bu çıkışım. :(

Pek sevgili babacığım;

Eve elimde tohumluklar ve “kekik, reyhan, fesleğen, biberiye” tohumlarıyla geldiğim günü hatırlıyorum da “Her şey bitti şimdi de buna mı merak saldın?” demiştin elimdeki tohumlara küçümser gözle bakarken.

İlk ekimimi yaptığımda “Bunlar çıkmaz, burada olmazlar.” şeklinde bir öngörüde bulunmuştun.

Senden “domates, biber, maydanoz, roka, salatalık” tohumları aldığımda “Ben zaten bunları yetiştiriyorum, ne gerek var şimdi senin yapmana. Ziraatçı olsan kesin başka şeylerle uğraşırdın.” şeklinde değerlendirmiştin durumu.

Tohum ekimi, şaşırtması, fide yetiştirme hakkında internette yaptığım bilimum araştırmayı pek gereksiz görerek “Bunlar öyle kitaptan öğrenilmez, ziraatçılara baksaydılar köylüler aç kalırdı. Bir seferinde fındığa don vurmuştu, ziraatçılar da fındık kendine gelmez sökün tekrar dikin demişti köylü dinleseydi kaç sene mahsul alamazlardı. Seneye fındık öyle bir verdi ki hepsi şaşırdı kaldı. Yaa bunlar kitaplarda yazmaz.” diyerek kitap sevgini dile getirmiştin.

Bardaklara yaptığım streç filmli  “kara lahana, semiz otu, dere otu, tere, biber, ıspanak” ekimimi pek bir gereksiz görmüştün.

Hele kara lahanın fidesi satılıyorken tohumdan ekmek pek bir manasızdı sana göre.

Ama ince biber ekmem faydalı bir uğraşıydı çünkü turşusu çok güzel oluyordu.

Semiz otu sulak yerlerde olurdu, balkonda ne işi vardı. Çimlenmezdi çimlense bile büyümezdi.

Neyi şaşırtacaksam önceden söylemeliydim zira balkondaki toprağı öyle gereksiz yere harcamaya lüzum yoktu. Balkon zaten domates, salatalık doluydu.

Senin domates ve salatalıkların üzerlerine hiç düşmediğin halde benimkilerden daha gelişmişti fakat atladığın bir şey vardı ki şaşırtma yapılınca benim fidelerim daha hızlı büyüyorlardı.

Kısacası ben bir sürü farklı tohumla, yaptığım bir ton araştırmayla, denediğim yeni yöntemlerle, verdiğim emekle gereksiz bir uğraşı içerisindeydim.

Baba hiiiç kusura bakma ama bu kadar zaman içinde tüm bu tepkilerin, yaptıklarımı yan gözle süzmelerin heep göstermelikmiş ben dün bunu anladım. Semiz otlarımı benden habersiz şaşırtmana gerçekten çok içerledim hele bir de diğer şaşırttıklarımızı da seyreklemişsin. İnsan bir evladını bekler. 2-3 günde bir fotoğraflarını çekip, gelişimlerini inceleyen, atacağı her adımından önce bilgi alt yapısı oluşturan bendenizin bu kadarına da hakkı vardı.

Amaa tüm bunlar bir şeyi kanıtladı ki: Ben seni geçtim. Ho ho ho :D

O kadar laf ettiğin bitkiciklerimi şaşırtmak için evin arkasından toprak alıp balkona taşıman, semiz otlarımdan özellikle uzak durmanı belirttiğim halde benim yoğunluğumu fırsat bilip onları kendin şaşırtman, diğerlerini seyrekleştirmen… Sen de haklısın tabi bu kadar güzel bitkilere kimse hayır diyemez. Aa yoo teşekküre gerek yok, yaşım itibariyle ben yeniliklere daha açığım olur böyle şeyler. Haa tabi bir sürü olan tohumlarımdan bir dahaki sene sana tabi ki ödünç verebilirim.

Hahahah baba kabul et bu defa sen kaybettin ben kazandım. Hem de daha önce tecrübem olmayan bir konuda. ;)

 

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Vörtpiress niden beeen?

20 Pazar May 2012

Posted by faesko in Bir diyeceğim var

≈ 13 Yorum

Etiketler

Wordpress hata, wordpress yorum sorunu, Wordpress yorum yapamıyorum, wordpress yorum yazamıyorum

Blog alemine dalalı 2, internette takılalı da 9 yıl oldu. Bu yıllarda blog işini nasıl kaçırdığımızı anlamadık hala, bunun muhasebesini yapıyoruz da benim sorunum bu değil. 9 yıllık mazimiz olmasına rağmen internette her bir şeye yorum yapan, forumlarda popüler olan bir insan hiç olmadım, olamadım. Normal hayatta nasılsam sanal alemde de öyle oldum yani ikiyüzlü takılmadım :) . (İlk zamanlar milleti msn’de işletmemi ayrı tutuyorum çocukluk işte :p ) Neyse gel zaman git zaman artık buraların yerlisi olunca ve blog sahibi olunca anladım ki insan yazısına yorum gelmeyince kendini duvara konuşuyormuş gibi hissediyor. İş bu sebeple ben de kendi kendime dedim ki tamamdır artık başka sevdiğin yazılara, beğendiğin bloglara yorum yapmanın zamanı geldi de geçiyor. Biraz da çekinerek ilk yorumlarımı yaptım dediğim gibi gerçek hayatta da yeni ortamlara hemen uyum sağlayamadığımdan kelli bu yorum işini de sindire sindire yapıyor daha çok sessiz okuyucu modunda takılıyordum. Ama tam zincirimi kırmış yorum yazmak için kendimi hazır hissediyorken yorum yapamaz oldum.

Vörtpiress niiden beeeeen? Nideeeeen? Ne yaptım ben sana? Yorum yapamamamın sebebi bu sefer ben değil Vörtpiress’in ta kendisiydi. İlk başta kendi bloguma yaptığım yorumları spam olarak işaretledi sustum ama şimdi kendi blogum dışındaki bloglara yorum yapamıyorum. Yorumumu yazıyorum, yolluyorum ekran yazının başına gidiyor ben sürükleyerek tekrar yorumun olduğu yere getirdiğimde kocaman bir boşlukla karşılaşıyorum. Sanki o kadar yazıyı havaya yazdım; dedim belki spam olarak işaretliyordur güvenilirsuratliiisik’a yorum yazdım bak bakalım dedim baktı baktı bulamadıı. Yok Vörtpiress yarıldı içine girdiler sanki Hay adı batasıca Vörtpiress. Ağlamaklı gözlerle Gugıl’a sordum cevabını bulamadı. Yoksa tedavisi olmayan bir hastalığa mı yakalandım…

Ne sanal alemde ne de gerçek hayatta küfürün küsünü bilmem hiç hazzettmem tanıyanlar bilir. +18’miş -bilmem kaçmış hiç işim olmaz tiksinti duyarım hatta. Eee geriye ne kaldı reklam mı? Reklamını yapacak bir şeyim olsaydı yapardım belki yalan yok şimdi, ama reklam yapacak herhangi bir şirketim ya da ürünüm yok ki.  Tipimi mi beğenmedin Vörtpiress, mail adresim mi tarzın değil, ya da kullanıcı adım mı sana hitap etmiyor? Nedir derdin böyle kaçak savaşmak sana yakışmıyor derdin neyse gel yüzüme söyle. Çıkışta görüşeceeeezz senle Vörtpiress…

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Bitli gül

19 Cumartesi May 2012

Posted by güvenilir süratliışık in Bağ-bahçe işleri

≈ 12 Yorum

Etiketler

biiiit giiiitt, gül biti, gül zararlısı

Gülümü aldığımda ne kadar da heyecanlanmıştım. Yediveren olmasına gerek yok bir kerecik açsın o bile yeter diye düşünmüştüm. Gidip gelip büyüyüp büyümediğini kontrol etmiştim. Gövdesinde tomurcuk aramıştım. Yapraklarından reçel, dalından fırça yapma hayali kurmuştum.
“Gül gül dedi bülbül güle, gül gülmedi gitti
Bülbül güle, gül bülbüle yar olmadı gitti”
beytini hatırlamıştım.
…
Epeydir gülümün yanına uğramadığımdan arkamdan işler çevirmiş bir takım bitler. Faesko verdi acı haberi: “Gülün bitlendi galiba.” dedi. İlk etapta konduramadım tabi, öyle üzerinde bir iki böcek vardır falan sandım.


Fakat bugün dört gözle beklediğim tomurcuğumu da üzerindeki bit kolonisini de gördüm.


Bunlar nasıl bit ki kanatları bile var. Kanatları görünce hemen bir iki adım geri seğirttim, ne olur ne olmaz…


Gövdenin belli bir kısmından yukarısı böceklenmiş.


Bu da ıspanağım. Daha büyüyemeden bitlendi arkadaş.

Başka gidecek bitki bulamadınız mı? diye sorarak elime sopa alıp bitleri kovalamak istesem de bunun bir sonuç vermeyeceğinin farkındayım. Ya da “aaaay nasıl olur da benim bitkilerim bitlenir” şeklinde bir tepki versem ordan biri çıkıp gelecek “Sanki sen ömrü hayatında hiç bitlenmedin?” diyecek, lafım ağzımda kalacak. Ondan girmiyorum hiç o toplara. Ee tabi ben de okula giden her çocuk gibi bitlendim, annem kükürtlü sabunla bir güzel yıkadı kafamı bit mit kalmadı. Peki ben bitkilerimi neyle yıkayacağım söyle bakıyım?
Bir gün bir köy okulunda bitlenen öğrencilerimle geçireceğim günler çoook uzaklarda duradursun hepsinden önce gülüm bitlendi bile…

Bitlere teslim olacak halim yok ya, oturduğum yerden ilaç araştırdım ve şu sonuçlara ulaştım.

“Yaprak bitleri, ben sizin ciğerinizi bilirim. Şimdi dağılın.” demek için bunu okumalı.

“Bitkime kimyasal değmesin yok mu şöyle doğal şeyler?” cevabı için şunu okumalı.

“Peki bu doğal ilaçları nasıl kullanacağımı da merak ediyorum.” sonuç için onu okumalı.

Şu an tarif 2,5 ve 6′ ya yoğunlaşmış durumdayım. Üçünden birini yapıp en yakın zamanda denemeyi düşünüyorum.

Bunlar tamam da bitleri gördükten sonra oluşan kaşıntı ve üzerinde böcek yürüyormuş hissinin ilacı nedir? :s

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Uzunca bir zaman sonra

19 Cumartesi May 2012

Posted by güvenilir süratliışık in Bağ-bahçe işleri

≈ 2 Yorum

Etiketler

çimlenme, biber, tohum

  • 12 Mayıs
Bardaklar da çimlendi. Daha doğrusu ben minik filizleri Mayıs’ın 12 sinde fark ettim. Nedense fotoğrafını çekmemişim çimlenen biberlerin. Her ne kadar minicik hallerinin fotoğrafı olmasa da aşağıdaki fotoğrafları dün çektim. Bu bardakların dibine delik açmamıştım, su birikmiş üstünde. Peki ne yapmam lazıııııım? Eveeet hemen diplerine delik açmam lazım.


Çimlenmeyen tohum toprağın üstüne çıkmış. -Kırmızı olan-

  • Uzunca bir zaman sonra


Streç filmin muhafaza ettiği nemli ortam sayesinde diğerlerine fark atarak erken çimlenen biber tohumları büyümelerine devam ediyor.


Tere tohumlarını ektiğim bardaktan bir sürpriz çıktı: Tek tohum iki farklı yaprak. Bu konuda biraz araştırma mı yapmalıyım yoksa her şeyi zamana mı bırakmalıyım?


Babam kendi domates, salatalıklarını ıslatırken benim bitkilerimi es geçmemiş. Tabi benim gibi fısfısdı, narin sulamaydı gibi şeylere pek takılmadığından olsa gerek semiz otlarım boyunlarını epey bir bükmüşlerdi. Bugün baktım da yine toparlanmışlar.


Kara lahanam kendisi hakkındaki planlarımı bir bilse… Yaprakları değil de… Ben asıl çiçek saplarının peşindeyim. :)


Ispanağın alttan şerit gibi uzanan yaprakları pek enteresan, hiç tahmin etmezdim.


Kekikler şaşırtmadan sonra epey boy attı.


Fesleğenciklerim neden sararmış? Oysa daha besinli toprakları var artık. :/


Reyhanları bir bir şaşırtırken Reyhancıklarım araya kaynadı. Sekonder yaprakları çıkmayanları bile şaşırttığımızı fark ettiğimde artık çok geç olmuştu. :/ Bir çoğu bir yaprak daha çıkaramadan soldu gitti. :(

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Şaşırtmaca ve son 4 gün

08 Salı May 2012

Posted by güvenilir süratliışık in Bağ-bahçe işleri

≈ Yorum bırakın

Etiketler

çimlenme, şaşırtma

  • 5 Mayıs

Şaşırtma yapmadan önce tohumlukların son hali:

Stoklardaki toprağın tükendiğini sandığımdan şaşırtmayı sürekli erteliyordum. Meğer iş sandığımdan farklıymış, toprak da varmış saksı da. Ee ne duruyoruz şaşırtma yapsak ya!

 Keki, kek kalıbından çıkarmak için önce kalıbın kenarı bıçakla dönülür ya, işte aynı yöntemi küçük bir tornavida yardımıyla rokaları tohumluktan çıkarmak için kullandık.


Rokalar tohumluktan çıktıklarında böyle gözüküyorlardı.

Babam sürekli rokanın çok arsız olduğunu toprağa atıp üstüne bassan bile kökleneceğini, köklerinin de çok derinde olacağını söyleyip duruyordu. Haklıymış.

Kekiklerde başından beri demet halinde olduklarından onları da beraber çıkardık. Fakat sadece bir tohumluktakini topluca çıkardık. Diğer tohumluklarda büyüklerini aradan çekip çıkardık.


Toplu halde çıkardığımız kekikleri köklerine zarar vermeden ayıkladık.


Önce böyle bir yuva açtık sonra da fideleri bu yuvalara yerleştirdik. Tabi hepsini yerleştirdikten sonra can suyunu vermeyi unutmadık.


Bunlar da şaşırttığımız fesleğenler.


Kekiklerin yeni evlerindeki ilk fotoğrafı.


Reyhanları unutur muyuz hiç?


5 ve 6 numaralı tohumluktan da iki salatalık fidesi şaşırttık.


Şaşırtmadan sonra bir çok yuva boş kaldı. Artık seneye kısmet. :)

  • 6 Mayıs

Tohumluklardakiler şaşırtma zamanına gelir de diğerleri boş mu durur? Tabi ki hayır. Onlar da yavaş yavaş büyüyorlar.


Bezelyeler boyuna gidiyor.


Ispanak tohumları birbirine yaklaştı.


Tere bezelyeleri geçmek konusunda ısrarlı.


Semiz otları pek narin.


Kara lahana sarma olacağı günü dört gözle bekliyor gibi. :p


Veee diğer iki bardaktaki tohumlar tembel tembel su içe dursun streç filmli bardaktaki biber tohumları çimlendi de büyüdü bile.

  • 7-8 Mayıs

Bir kaç gündür yağan yağmur sayesinde sulama yapmıyorum. Bitkiler de kendi hallerinde büyüyorlar. :)

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Limon çiçeğindeki arı

05 Cumartesi May 2012

Posted by faesko in Bağ-bahçe işleri, Sadece yazmak istedim :)

≈ 6 Yorum

Etiketler

arı, lemon tree, limon çiçeği, limon çiçeği ve arı

Limon çiçeğindeki arı; her sabah aksatmadan geldiğiniz ve bacaklarınızı hareket ettirirken zorlanacak kadar polen topladığınız limon ağacının görünür sahiplerine bir kaşık bal bıraksanız iyi olmaz mı?

Her seferinde kafanızdan yukarı size anlattıklarımı umursuyor, size işittirmek için yüksek sesle söylediklerimi duyuyor musunuz? Duysanız iyi olur yani, beklentimi yemek kaşığından tatlı kaşığına düşürdüm ama sizde tık yok.

5 kavanoz bal alana 1 kavanoz bal hediye ettiklerinden haberiniz var mı? Hem de polen hediye edenler bile var ey gidim milletin eli ne kadar açık görün örnek alın sizin kovanınızda akrep var sanki…

Her sabah erkenden gelip gelip sömürüyorsunuz mis kokulu limon çiçeğinin polenlerini ama hala bitmedi arkadaş ya. Her ne kadar açmamış çiçeklerin etrafında biçare dolanıp dursanız da yine de o bacaklarınızdaki deponuzu doldurmayı başarıyorsunuz. Ne diyebilirim ki sabah güneşini üstünüze doğdurmamanızdan geliyor herhalde bu bereket.

Aslında ben sizinle değil ananızla muhatap olmak istiyorum beni liderinize götürün. Kraliçe değil de ana dedim farkındaysanız. Size psikolojik harp ilan ettim.

Şarkıda vatandaş sadece  limon ağacı gördüğünden yakınıyor bense sadece bacaklarını polen doldurmuş arılar görüyorum. Bilmem derdimi anlatabildim mi?

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

1 kaç gün

04 Cuma May 2012

Posted by güvenilir süratliışık in Bağ-bahçe işleri

≈ 10 Yorum

Etiketler

çimlenme, bezelye, kara lahana, semiz otu, tere, ıspanak

Ehe salıncak, sepet ve de puf eksik kalsa da bu da bizim aile fotoğrafımız. :D

  • 1 Mayıs

Kara lahana ve ıspanakların çimlerinin büyüdüğünü fark edince, onları da balkona göndermeye karar verdim.  1Mayıs’da  kara lahana ve ıspanakları üzerlerindeki streç filmi çıkartarak balkona, semiz otuyla terenin yanına koydum.

Bezelyelerse yavaş yavaş çimlenmeye hazırlanıyorlardı.

Ispanak tohumlarından biri çok hızlı çıktı.

Kara lahana bu haliyle rokaya ne kadar çok benziyor.

  • 2Mayıs

Odada bezelyeler, biber ve dere otu kalmıştı sadece, geri kalan çimlenerek balkona çıkmaya hak kazanmıştı. Bezelyeler de kaç gündür çimlenmek için uğraşıyorlardı. Streç filmi kaldırdığımda çimlenmenin olduğunu fark ettim. Fakat bardakların içi küflenmişti. Niye böyle olduğunu pek anlayamasam da -sanırım nem fazla geldi- 2 Mayıs’ da çimlenen ve de etrafını küf kaplayan bezelyeleri balkona çıkardım.

Sağdaki beyaz ağlar küfler. :D

Küf gayet net gözüküyor.

Uyku tulumundakilerse yavaş yavaş büyüyorlardı. Fakat rokacıklarım günden güne sararıyorlardı. :(

Artık odalarını ayırmalıyım fidelerimin.

Kekiklerin bu hali diğerlerine örnek olmalı. Nerde kaldı akran eğitimi?

Biberlerin hiç bir bardağından tık yok henüz. Dışardaki iki bardağı fısfısladım fakat streç filmli olanın henüz suya ihtiyacı yok.

  • 3 ve 4 Mayıs

Bitkilerimin yanına hiç uğramadım desem. 2 günlük yokluğumun sonucunu yarın göreceğiz, bakalım ben olmadan kendilerini ne kadar idare edebildiler? :)

 

Semiz otunun saplarının rengini her zaman çok sevmişimdir zaten.

Terelerin maşaallahı var.

Türleri hakkında çeşitli spekülasyonlar olmasına pek aldırmıyor gibiler.

 

 Sarımsaklar balkonun bir köşesinde frenk üzümlerinin gölgesi altında güzel güzel büyüyor.

 

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Gıda Terörüne Nefer Yetiştiriyoruz :)

03 Perşembe May 2012

Posted by faesko in Gıda Terörüne Karşı

≈ 2 Yorum

Bundan 1 yıl öncesinden beri -bu işe nereden merak saldığımı tam  hatırlayamasam da- internette katkı maddeleri hazır gıda ürünleri hakkında yazılanları okudum, videoların bir kısmını izledim ve bu konuda yazılmış bir iki kitap okudum. Gönlümden bu konuda yazılmış bütün kitapları okumak geçmesine rağmen züğürt bir öğrenci olmam sebebiyle bunu gerçekleştiremedim. Ama bu zamana kadar okuduklarım bana hazır gıdaları terk etmem konusunda yetti de arttı bile.

Burada da margarinler ve hazır yoğurtlar hakkında derleme yazdım başka konulara değinmek onlar hakkında da derleme yapmak isterim ama bana sanki söylenmişi yeniden söylemek gibi geldiği için en azından bu fikrim değişene kadar bu konularda yazmamaya onun yerine kendi  fikirlerimi ve  tecrübelerimi naçizane paylaşmaya karar verdim.

Çok öncelerden de hazır gıdalarda katkı maddelerinin kullanıldığını biliyordum hatta birkaç kere bir daha bisküvi, çikolata yememeye karar vermiş ardından da boğazıma düşkün olmam sebebiyle bu kararımdan vaz geçmiştim. Fakat durumun sağlıksızlıktan öte haram ve şüpheli olma boyutunu öğrenince çok şükür bu kararımı bugüne kadar hiç esnetmedim ve delmedim.

Lise yıllarında radyo televizyonculuk okuyup şu şehir şehir gezip yöresel yemekler yiyen bir gruba kamera arkasından dahil olup Anadolu’nun gezilmemiş yerini yenmemiş yemeğini bırakmamak gibi nevi şahsıma münhasır bir hayalim vardı. Bu hayalimi yemek işini öyle lanetayn geçiştirenlerden olmadığımı belirtmek adına paylaştım zira yemek benim için çok büyük bir nimettir ve yenilenen haliyle hayat felsefem: “Helal olan her şeyi yerim”. Yemek yemeyi eziyet olarak görenlere de çok kızarım. İşte benim gibi biri vaz geçebildiyse herkes vaz geçebilir diye düşünüyorum.

Şimdi sen de vaz geçmek istiyor ama neresinden başlayacağını bilemiyorsan belki söyleyeceklerim sana yol gösterebilir

* Büsküvi, çikolatada bazı şüpheli ürünler olduğu konusunda hem fikirsek sana öncelikle bunları terk etmeni öneririm çünkü yeri en kolay dolanlar onlar. Nesi şüpheli ya da harammış dersen kısaca anlatayım:

Bu ürünlerin hemen hemen hepsinde hidrojenize bitkisel yağ var margarin hakkında daha önce konuşmuştuk zaten.

Emülgatör var: Yağ ve su fazını biraya getirmeye yarayan bu katkı maddesi hayvansal kökenli; işin içine hayvan girince de çok dikkatli olmak gerekiyor çünkü yabancı ülkelerden gelen bu katkı maddelerinin domuzdan elde edilmiş olma riskleri her zaman mevcut ve ben bu riski göze alamam dinimizde haram olan bir şeyin şüphesi bile ondan kilometrelerce uzağa kaçmaya yeter diye düşünüyorum eğer inek olsa bile kesilirken besmele çekilmiş olması lazım.

Soya lesitini var: Bu madde de emülgatörün bitkisel versiyonu bunda da maalesef GDO konusu işin içine giriyor, GDO haram olduğu konusunda fetva var ve artık Dünya üzerinde GDO’suz soya kalmadığı söyleniyor.(yerel üreticilerde olabilir ama onlar da bu katkı maddelerinin yapımında kullanılmıyor maalesef) GDO işine girersek yandık diyebilirsiniz doğru içine girip genlerine bakamayacağımıza göre bir ürünün GDO’lu olup olmadığını anlamaya imkan yok varsa da ben bilmiyorum ama GDO’lu olduğundan emin olduğumuz üründen kaçarak kendi üstümüze düşeni yapabiliriz.

Peynir altı suyu tozu var: Peynirin de nesi varmış diyorsanız mayası varmış. Peynir mayaları şirdenden üretilir burda da domuzun mide özsuyu kullanılıyormuş haliyle altının suyunun tozu da direk şüphelilere giriyor. Herkes domuz kullanıyor demiyorum çünkü mikrobiyal mayalar da var ben şüpheden bahsediyorum ve en az maliyette en çok verimi almaya çalışan gıda teröristlerine güvenmiyorum hepsi bu.

Jelatin var: Ona da hazır yoğurt konusunda değinmiştik.

MSG tuzu var ki evlere şenlik. Diğer adı Çin tuzu olan bu madde beyindeki tad alma noktasını etkileyerek yediğin besini çok lezzetli algılamanı sağlıyor böylece ne yersen ye sana Dünya’nın en lezzetli yemeği gibi geliyor. Bu tuz en çok fast food dünyasında kullanılıyormuş.

İlk anda aklıma gelenler bunlar…

* Eğer büsküvi ve çikolatalara elveda dediysen onların yerini ev yapımı pastalarla doldurman mümkün. Ya da soslu olmayan kuru yemişlerden yiyebilirsin tuzluları da MSG’liymiş diyorlar ama yalan yok ben sivilcelerime inat bulduğum yerde çekirdeği çitliyorum. Sakın bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyerek bana çıkışma çünkü yazımın en başlarında da belirttiğim gibi benim öncelikli hedefim haram ve şüpheli şeylerden kaçınmak, MSG tuzu sağlık açısından riskli 3. dereceye giriyor ama sağlığa zararlı olan şeyler de dinen iyi değil hoop bir karmaşaya düştüm tiz vakitte çekirdek buldun ye hayat felsefi değiştirilip çekirdek buldun kaç mı yapıla? O kadar güzelim çikolatalar için yaşamadığım bu ikilemi sivilce besleyicisi, dili dudağı kurutucu çekirdek için yaşamam pek bir trajikomik oldu. O zaman Bim’de satılan iç çekirdeklerden mi yiyelim hele ki onların nasıl üretildiği konusunda yaptığım çirkin şakalardan sonra pek bir ibretlik oldu bu. :D

Şaka bir yana ben çekirdekte MSG tuzu olduğundan bağımlılık yaptığını düşünmüyorum bende ve gözlemlediğim kadarıyla insanların çoğunda zaten elinin altında olan şeyi yeme huyu var ben buna bağlıyorum ve de kuruyemişlerde MSG olabilme ihtimalini duyduğum için size de söylüyorum ki zaten kuruyemişi çok tüketmemek lazım kavrularak üretildikleri için pek sağlıklı değiller ama memleketinizde fındık, fıstık, ceviz, ay çekirdeği felan filan varsa yiyin efenim ben buldum mu yiyorum.

*Pastahanelere artık maalesef uğramayacaksın çünkü oradaki her şeyde margarin kullanıyorlar. Kardeşim pastacının birine margarin mi kullanıyorsunuz diye sormuştu ve pastacılığa özel margarin kullandıkları cevabını almıştı. Profiterol, yaş pasta, poğaça, açma ve diğer pasta türlerinin hepislerini evde yapabileceğini bildiğim için içim çok rahat. Rabbim pastahaneleri aratmasın.

İçinden oldu yani vur dedik öldürdün diyor olabilirsin, normaldir eğer pastahane müdavimiysen senin için zorlu bir imtihan olacak, ama gerçekten ben Allah rızası için vaz geçtim diyince bilmiyorum belki sana tuhaf gelebilir ama Rabbim gücünü veriyor daha canın çekmiyor görünce dibin düşmüyor ya da ağzın tükürük salgısını arttırmıyor ama beyninden şu cümleyi eksik etmemen lazım: “Ben Rabbim için vaz geçtim, mükafatımı O’ndan bekliyorum.” Zaten Rabbim için vaz geçtim diyince beynin neden vaz geçtiğini bir kez daha hatırlıyor, sen tüm bunlardan içlerinde ne idügü belirsiz bir takım maddeler kullanıldığı için Peygamberimizin (s.a.v.) hadisinde yer alanlardan olabilmek adına vaz geçtin. Öyle kilo almamak ya da diyet yapmak, para biriktirmek v.s. adına değil onları yemek için elinde her imkan varken ve tüm görünür şartlar uygunken sen onlardan Rabbinin rızası için vaz geçtin. Kardeşim, işin kolay değil sen şeytana da nefsine de dünyaya da kafa tuttun, sakın yaptığın işi küçümseme. Belki içinden iyi o zaman kimse yemesin peki ne olacak bu pastahaneler hepsi kapansın mı diyor olabilirsin. Benim pastahanelerle bir sıkıntım yok hatta keşke tamamen temiz ürünlerle yapsalar o zaman ben de paramın çoğunu bu yerlere kaptırırım :p ama bu iş bir anda olmaz önce kendini temizleyeceksin bir kıssa vardır bir alimin yanına adam çocuğunu çok bal yediğinden dolayı ona nasihat etmesi için getirir de o alim 40 gün sonra gelin der, 40 gün sonra geldiklerinde çocuğa nasihat eder, çocuğun babası neden 40 gün beklettiğini sorunca alim zat o gün ben de bal yemiştim o halde çocuğa nasıl bal yeme derdim birkimse birine nasihat ediyorsa o işi önce kendi terketmeli bal vücudumdan 40 günde gitti gibisinden gayet ulvi bir cümle kurar. Sen önce kendini değiştir sonra çevreni zaten ardından pastahaneci de kendini değiştirmek zorunda kalacaktır.

Madem kötü neden herkes yiyor da diyebilirsin hatta bazı cemaatler başka konularda çok hassasken bu konuda niye bir şey yapmıyorlar da diyebilirsin. Herkesin yemesi onu iyi yapmaz diyebilirim içki de haram faiz de haram ama artık meşrulaştı bu onu temizlemez di mi? Bir şeyin doğruluğu onu savunan ya da yaşayan kişi sayısıyla ölçülmez bizim kurallarımız belli: Haram işleme  şüpheliden uzak dur. Cemaatlere gelince inan ben de bilmiyorum.

Eğer çevreden çekiniyorsan ben sana söyleyeyim konuşacaklar vır vır dır dır konuşacaklar ya da gözleriyle ima çakacaklar, küçümseyecekler. “Bir şeyi gizlemek için :
1- Onu yoksay
2- Onunla alay et
3- Onunla mücadele et”

bu adımları planlamadan yerine getirecekler. Senin karakterini bilmiyorum ama ben misafirlikte pastanın içinde margarin olup olmadığını, yoğurdun ev yapımı mı olduğunu içinde mayonez olup olmadığını soramadığımdan patates salatasına abanan ya da yesene sözlerini atlatmak için önümdekini bitireyim gibisinden bir şeyler mırıldanan biriyim. İçinde yemediğim bir şey olduğunda yemediğim için ayıp oldu diye için için ezilen öf ye-mi-yo-rum iş-te a-maaan şeklinde isyan edemediğim için de içimden keşke ergen olsaydım ergenlikten derlerdi diye de espri yapıp gülen biriyim. Eğer sen ben dışadönük bir insanım diyorsan işin iki kere kolay yok benim gibiysen korkma kardiş bir şey olmuyor yemiyorsun biraz kasılıyorsun olup bitiyor ama kalabalık yerlerde kimse seni görmediği için hiiç sorun olmuyor hehe. Hayır asıl sorun onları yememen değil hazır olduğu için yememen oluyor ondan kimsye derdimi anlatamıyorum.

Ama büskivi, çikolata konusunda tavrım net direk yemiyorum diyebiliyorum çünkü işin içine emek ya da hatır girmiyor. Bu konuda gelen eleştirilere karşı çok daha rahat savunma yapabiliyorum çünkü; biliyorum sen kendine bir yol edinmezsen onun bunun yolunda savrulursun. Ben yemiyorum demek kendi yolunu çizdin demektir bundan sonra başkasının ağzına bakarak kimse için yolunu değiştirme derim. Hatta sevdiğim bir söz vardır senin planın yoksa başkalarının planını yaşarsın diye.

İşteee böylee biraz fazla uzattım ama sen eksik kaldı benim soracağım var dersen çekinme yorum bırak. Şimdilik bu kadar zaten aşırı uzun olduğu için okunma oranı düştü fakat bizim blog dar ondan uzun gözüküyor ama bunun yanında rahat okuma standartlarına da en yakın blog temalarından dersem ne dersin bilmiyorum ama en iyisini sen bilirsin diyerek sözlerime şimdilik son veriyorum.

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Bu fideleri şaşırtsak da mı saklasak şaşırtmasak da mı saklasak?

03 Perşembe May 2012

Posted by güvenilir süratliışık in Bağ-bahçe işleri

≈ 2 Yorum

Etiketler

domates fidesi, fesleğen, kekik, roka, salatalık fidesi, şaşırtma

Tohumlarım önce çimlendiler. Şimdiyse bir kısmı sekonder yapraklarını çıkardı. Artık kendi türlerine daha çok benziyorlar. Ee tabi büyüdükçe ihtiyaçları da büyüyor. Güneşti suydu derken şimdi de uyku tulumlarına sığamaz oldular. Bu da demek oluyorki artık onlara yeni bir yer bulmam lazım.

Bu fotoğrafları 28 Nisan’da çekmiştim daha güncellerini yüklemek isterdim fakat bunları bile mühendiz’in internetiyle yükledim. Durumlar içler acısı kısacası…

Domatesler yavaş yavaş 2. katlarını atıyorlardı ki şu an o yapraklar büyüdü epey.

Salatalıklar; burada gözükmese de sekonder yapraklarını çıkardılar.

Fesleğenler; neden sararmış ki yaprakları? Sanırım topraktaki besin yetmiyor.

Kekikler, bir buket şeklindeler başından beri.

Bir de rokalar var ama onların fotoğrafını yükleyemiyorum şimdi. Zaten onlar hep en öndeydiler yani sekonder yapraklarının üstüne başka yapraklar da çıkardılar.

Babam balkondaki toprağı bitirmeseydi şaşırtmanın eli kulağındaydı ama artık önce toprak bulmam lazım. :) Bir de saksıları düzenlemem lazım. Ben yavaş yavaş hazırlanayım. :) Bu zaman zarfında bu ve şu kaynağı okumakta fayda var.

Paylaşmak güzeldir:)

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • Daha fazla
  • Yazdır
  • FriendFeed
  • MySpace
  • E-posta
  • Formspring
  • Bookmark & Share

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Dikkat!

Eğer blogda reklam görürseniz bilin ki wörtpiresin işi. Lütfen bizi haberdar edin.

Yardım!

Eğer blogun içeriğine ve blog kullanımına yabancıysanız öncelikle bu yazıyı okumanızı tavsiye ederiz. :)

Sevgili okuyucu;

Blogumuzda yer alan tüm yazıların bütün hakları yazarlarına aittir. Blogda yer alan yazıların, resimlerin, fotoğrafların (anonim metalar hariç) izinsiz kaynak gösterilmeden tamamının ya da bir kısmının alıntı yapılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'na göre suçtur. © 20∞∞ İyi günler dileriz.:)

Yani kısacası: Yazdıklarımızın telif hakkı bize aittir. Dün aldık.

E-posta aboneleğini kullanarak, sitede olan her gelişmeden anında bilgilendirici e-postalar sayesinde haberdar olabilirsiniz. :)

Diğer 270 takipçiye katılın

İstiflik

  • Araştırma (4)
  • Bağ-bahçe işleri (28)
  • Bir diyeceğim var (54)
  • Bir Hadis (17)
  • Bir Şiir (24)
  • Bir şey yapmalı (7)
  • Bizden evvel söylenenler (6)
  • Denemelerimiz (71)
  • Dergi (1)
  • Duyuru (7)
  • Film (13)
    • Kısa film (1)
  • Gıda Terörüne Karşı (2)
  • Hobi (9)
    • DIY (1)
    • Etamin (7)
  • Kitap (26)
    • Anı (3)
    • Araştırma- İnceleme (1)
    • Deneme (2)
    • Din ve tasavvuf (2)
    • Doğu klasikleri (2)
    • Hikaye (2)
    • Roman (7)
    • Tarih (2)
    • Şiir (1)
  • Konferans (1)
  • Resim (3)
  • Sadece yazmak istedim :) (58)
  • Video (7)
  • Yazarken yaşamak istedim :) (8)
  • Yaşasın yemek yemek (3)
  • Yer- Mekan (1)
  • Şiir (3)
  • عثمانليجه (27)

Yazanlar

  • faesko
  • güvenilir süratliışık
  • tellidetay
  • zynph

Bağlantılar

  • Anlamak için
  • Buluşma vakitleri
  • Gıda Terörüne HAYIR!
  • Kainat kitabı
  • Kıble
  • Son Peygamber (sav)

Sandık

  • Haziran 2015 (2)
  • Nisan 2015 (1)
  • Mart 2015 (2)
  • Şubat 2015 (2)
  • Ocak 2015 (1)
  • Ekim 2014 (1)
  • Eylül 2014 (4)
  • Ağustos 2014 (1)
  • Temmuz 2014 (5)
  • Haziran 2014 (1)
  • Mayıs 2014 (2)
  • Nisan 2014 (1)
  • Mart 2014 (5)
  • Şubat 2014 (5)
  • Ocak 2014 (7)
  • Aralık 2013 (4)
  • Kasım 2013 (4)
  • Ekim 2013 (14)
  • Eylül 2013 (1)
  • Ağustos 2013 (10)
  • Haziran 2013 (3)
  • Mart 2013 (3)
  • Şubat 2013 (2)
  • Aralık 2012 (2)
  • Kasım 2012 (3)
  • Ekim 2012 (5)
  • Eylül 2012 (3)
  • Ağustos 2012 (20)
  • Temmuz 2012 (48)
  • Haziran 2012 (11)
  • Mayıs 2012 (10)
  • Nisan 2012 (18)
  • Mart 2012 (12)
  • Şubat 2012 (7)
  • Ocak 2012 (6)
  • Aralık 2011 (7)
  • Kasım 2011 (4)
  • Ekim 2011 (5)
  • Eylül 2011 (5)
  • Ağustos 2011 (1)
  • Temmuz 2011 (1)
  • Haziran 2011 (13)
  • Mayıs 2011 (8)
  • Nisan 2011 (6)
  • Mart 2011 (8)
  • Şubat 2011 (4)
  • Ocak 2011 (11)
  • Aralık 2010 (12)
  • Kasım 2010 (7)
  • Ekim 2010 (9)
  • Eylül 2010 (18)
  • Ağustos 2010 (10)
Reklamlar

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Vazgeç
loading Vazgeç
Yazı gönderilemedi - e-posta adreslerinizi kontrol edin!
E-posta kontrolü başarısız oldu, lütfen bir daha deneyin.
Üzgünüm, blogunuz yazıları e-posta ile paylaşamıyor.
%d blogcu bunu beğendi: