Eksikliğini duyduğun bir şeyi söyle deseler hiç düşünmeden şöyle hoş sohbet, ilme değer veren, karakterime etki edecek bir büyüğümün olmayışı derim.
Maalesef; çoğumuzun durumu aynı. Ya çoktan bu dünyadan göçtüler ya da bizden çok dünyaya bağlılar. Kaç şanslı kişinin dedesi ya da anneannesi, babaannesi ona bilge öğütler veriyor hala?
Na’palım ölecek değiliz ya derdimizden. Biz de çareyi kitaplara sorarız. Mesela; anı türündeki eserler bu derde birebirdir. Hele de hayatını okuduğunuz kişi yüksek ahlaklı; Allah, din derdi taşıyan biriyse o kitap tadından okunmaz. Onlardan bir tanesi de Ahmet Muhtar Büyükçınar HocaEfendi’nin “Hayatım İbret Aynası” adlı eseri.
Bir dizi gibi bir sonraki sayfayı merakla bekliyorsunuz. Ara verdiğinizde dönmesi zor olmuyor. Hocaefendinin öyle değişik bir hayat hikayesi var ki kendimi tarihi Kore dizisi izler gibi hissettim. Adeta “from zero to hero” sözüne uyan bir yaşam. Türkçe ifade edecek olursak; nerdeeeen nereyeee…
Dili anlaşılmaz değil. Okumayı sevmeyenler bile okur. Tek sıkıntı tek cild olması. Benim kitabım 855 sayfa ve karton kapak haliyle biraz hacimli. Sarı sayfalı ve eserin arkasında fotoğraflar var.
Çocukluğundan itibaren hayatından macera eksik olmayan hocaefendinin 10 parmağında 10 marifet. Halı dokumacılığından baklavacılığa, kadayıfçılıktan hamallığa, hatimcelikten ırgatlığa, ve başka irili ufaklı işleri hayatına sığdırmış ve hepsinde işinin en iyisi olmuş. Peki nasıl? Her işten bunalan günümüz insanına bir hisse düşmez mi bu kitaptan derseniz hemen söyleyeyim bu kitapta herkese hisse var anlamasını bildikten sonra.
Mesela; İşleri oyuncakmış gibi yapmak başlığında “Şunu bilin ki dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlencedir.” (Hadid Süresi 20. Ayet) ayetini başka bir bakış açısıyla önümüze sunuyor ve eğer işlere bir oyun gibi bakarsak sıkılmayız ve her işin üstesinden geliriz diyor.
Her verdiği derse değinirsem sayfalar yetmez zaten işin tadı da kaçar en iyisi mi devamını siz okuyun.
Sılaya kesin dönüş yaptıktan sonra gönlüne düşen ilim aşkıyla yeniden yollara düşmüş ama bu sefer sadece ve sadece ilim için. Bu yolda da maceradan ödün vermeyen Hocaefendi yolun başında Kur’an okutmaktan para almamaya kendi kendine söz vermiş. Her gittiği yeri de anlattığı için döneminde gelişen olaylara ışık tutuyor. Mısır’daki olayların bu günle sınırlı olmadığını kitaptan bir kez daha görebiliriz.
En başta nasihat demiştim. Hocaefendi’nin evliliği günümüzdeki gençlere yol gösterecek cinsten. Merak etmeyin ana fikri biz çıkarmıyoruz nasihatler de var. Evlenecek olanlar sadece o bölümleri de okuyabilir. Malum sizin işiniz yoğundur çeyiz hazırlığı felan. :)
İlim aşkını bir gönle düşürdü mü Allah o kula yeter de artar. Hadisten bildiğimiz gibi ilim ehli kitaba doymaz. Ezher’de sırf daha fazla yıl okuyabilmek için alt sınıflardan başlamayı kim düşünür? Oysa hemencecik bitirip iş güç sahibi olsak, zaten askerlik var oo daha evleneceksin çoluk çocuk… En iyisi sınavda çıkan yerlere çalışıp sınıf atlamak. Tabi hayırlı işleri aceleye getirmek lazım. En başta ne demiştim büyüğümüz yok efendim olsa böyle mi olurduk? Arkamızdan atlı koşar gibi bu telaşımız niye? Yok ki bizi yavaşlatacak kimse. Herkes deh dehliyor.
Yavaşlayın ve bu kitabı mutlaka okuyun.
Ardından tekrar yurda dönüş yılları ve Türkiye ‘deki ilim yayma faaliyetlerini anlattığı bölümler var. Sıkıntılar içinde geçen ilme vakfedilmiş bir ömür, kaç yaşına gelse de gencecik bir ruh, bitmeyen bir enerji… Hepimize lazım değil mi?
Aslında dilinden dinlemek vardı ama yine geç kaldık. Ruhuna bir Fatiha gönderebiliriz ancak.
Bir kitap olsa okurken birden çok ruh haline bürünsem, içinde ekşın da olsa dram da olsa aşk da olsa tarihi bir yönü de olsa, sonunda kendime ders de çıkarsam, yeni ufuklar edinsem, dili çok ağdalı olmasa, sürükleyici olsa, yazılanlar hayal ürünü olmasa… Eee doğru yerdesiniz o zaman, buyrun bu kitap tam sizlik.
Fotoğrafların Kaynakları: Google Görseller ahmetmuhtarbuyukcinar.com