Etiketler

, , , , ,

Yine İran filmi ama bu sefer Macid Macidi değil Humayun Esediyan yönetmen koltuğunda oturuyor. Filmin künyesi ve Türkçe altyazılı hali burada.

5 gündür çevirisinin tamamlanmasını bekliyordum. Bittiğini öğrenince “ya gündüz film mi izlenir akşam izlesek olmaz mı?” serzenişlerini bertaraf edip gündüz mündüz demeden izledik. İyi ki izlemişim çok beğendim. Çeviri için de tekrar teşekkür ediyorum. İngilizce alt yazılı halini izlesem böyle olmazdı eminim…

Cânı kim cânânı içün sevse cânânın sever
Cânı içün kim ki cânânın sever cânın sever (Fuzûli)

İnsanın asıl karekteri zorlu anlarda ortaya çıkarmış. Seyyid Rıza’yı da böylesine zorlu bir imtihan bekliyordur: Cânânını cânı için mi seviyordur yoksa Cânânı söz konusu olunca ortada cânından eser kalmıyor mudur?  Kendi hayalleri mi  yoksa gerçekler mi?

Kendi halinde din ilimleri öğrencisi olan Seyyid Rıza ve ailesi Seyyid Rıza’nın eğitimine devamı için Tahran’a gelirler. Eşi Zehra Sadat’ın bir anda fenalaşmasıyla kendilerini hastanede bulurlar. Zehra Sadat’a MS teşhisi konulmuştur. Film asıl anlamıyla bundan sonra başlar.

Sırf izleyecek olanlara tüyo vermemek adına elimden geldiğince kapalı yazmaya çalıştım. Ama izlemeyi düşünenelere derim ki düşünmeyin hemen izleyin.

Film duyguyu tam onikiden vurarak veriyor ne duygusal olacağız diye acıtasyon yapmışlar ne de romantik olalım derken ütopyaya kaymışlar. Her şey kararında, karekterler oyunculara tam oturmuş, oyunculuk çok başarılı.

Bundan sonra yazacaklarımı da filmi izledikten sonra okuyun ki filmin tadı kaçmasın. :)

Zehra Sadat karekteri çok hoş, çok tatlı biri… Konuşmaları, davranışları, hali, tavrı, duruşu… çok içten. Kendisini çok sevdim hatta keşke komşum olsa dedim. Hem iyi bir anne hem iyi bir eş valla tam gelin alınacak biri. :p

Seyyid Rıza’ya da benden 10 üzerinden yıldızlı 10. Asaletin yeter diyorum. :p

İsmi aklımda kalmadı ama Seyyid Rıza’nın arkadaşı bizim buraların tabiriyle tam bir fırlama. :D Şöyle eli yüzü düzgün, helal süt emmiş tanıdığınız yok mu ya, baş göz etsek sevaptır. Babası kuyumcu olmasa da olur yani… Mümkünse ailesi düşünmeyi çok seven bir kız olmasın zira bizimki hep ordan kaybediyor. :p

Kızları tam cingöz, lafebesi. :) Çok klasik teyze yorumudur ama söylemem lazım. Bu kızdan çekeceğiniz var…

Filmde en çok güldüğüm sahne komşu kızıyla (K) Seyyid Rıza (S) arasında geçen şu dialog:

K: Yanıyor.

S: Ne?

K: Yanıyor.

S: Ne yanıyor?

K: Ocağı kıs.

Bir süre sonra

K:Yanıyor.

S: Ocağı kıstım ama

K: Ciğerim yanıyor.

:D :D :D

Hemşire de gerçek mutluluğu bulamamış biri ama artık nasıl bulacağını biliyor.

Komşu kızın dinlediği müzik Türkçeydi. Hakan Peker’in şarkısıymış, sözlerini gugıla yazınca buldum. Vaay be Hakan Peker İran’da pek meşhurmuş demek ki…

Beğendiğim sahneleri yazayım diyorum ama oturup filmi yazıya dökmem lazım… O yüzden bu sefer kısa kesiyor, takdiri izleyiciye bırakıyorum.

Filmin sonunda İnşirah suresini okuması da çok güzel olmuş. Bir de Mishary Rashed’den dinleminizi öneririm.

Gelelim bana tuhaf gelen yerlere:

Namaz kılarken secde yerine taş koyma, namazın sonunda 3 kere tekbir alma, dua ederken mum yakma.